Resesyon veya ekonomik durgunluk, ekonomik faaliyetlerde birkaç aydan fazla süren ciddi düşüştür. Resesyon meydana geldiğinde reel gayri safi yurt içi hasıla, gelir, istihdam, üretim ve perakende satışları gibi ekonomik göstergelerde düşüşler yaşanır.
Resesyon, bir ekonomide istihdam, imalat, perakende satışları, gayri safi yurtiçi hasıla ve tüketici gelirini etkileyecek kadar şiddetli bir düşüştür. Birçok ülkede bu tür düşüşler ekonomistler tarafından izlenir ve resesyon ancak durgunluk sona erdikten sonra resmi kurumlar tarafından ilan edilir.
Resesyon Tanımı ve Örnekleri
Resesyon, bir ülkenin ekonomik çıktısında, gelir ve istihdamdaki azalmanın eşlik ettiği düşüştür. GSYİH büyüme oranı art arda iki veya daha fazla çeyrek (üç aylık dönem) boyunca negatif olduğunda ekonomide bir durgunluk olduğunu anlayabilirsiniz, ancak üç aylık gayri safi yurtiçi hasıla raporları yayınlanmadan önce de resesyon sessizce başlayabilir.
Örneğin, 2008’deki Büyük Durgunluk, konut fiyatlarının düşmeye başladığı 2006’da başlamıştır. Kötü kredi uygulamaları, şüpheli kredilerin menkul kıymetleştirilmiş türevleri, deregülasyon ve birbirine bağlı küresel finans sistemi, ekonomi çökmeden yıllar önce finansal krizin ve resesyonun oluşmasına sebep olmuştur.
Resesyon ve İş Döngüsü
Fordham Üniversitesi’nde kıdemli bir ekonomi öğretim görevlisi olan PhD Giacomo Santalego, durgunlukları oluşturan makroekonomik değişkenleri kavramak için, resesyon ve iş döngüsü arasındaki ilişkiyi anlamanın önemli olduğunu söylüyor.
İş döngüsü, herhangi bir kapitalist ekonomi için doğal olan yukarı ve aşağı dalgalanmaları izler. Döngü, ekonomik göstergelerin geniş kapsamlı yukarı ve aşağı hareketlerini izlediği için, hükümetler bu iniş ve çıkışların etkilerini azaltmaya çalışır.
Aslında, ekonomik durgunluklar iş döngüsünün normal parçası olarak kabul edilir. NBER’e göre, 1857’den beri Amerika Birleşik Devletleri’nde 33 resesyon yaşanmıştır.
İş döngüleri, dört farklı aşamadan oluşur:
- Büyüme: Bu aşama, iş döngüsünün normal aşaması olarak da kabul edilen ekonomik büyüme dönemini temsil eder. Genellikle istihdamda artış ve tüketici harcamalarında/taleplerinde yükselme ile karakterize edilir, bu da ürün ve hizmetlerin üretiminde ve maliyetinde artışa yol açar.
- Tepe: Bir ülkenin ekonomisinin çıktısının zirveye ulaştığını belirten iş döngüsünün en yüksek noktasıdır. Burada artık düşüşten başka gidilecek bir yer olmaz. Bu, yatırımcıların fazla spekülatif işlemler yapması ve balon yaratması veya endüstriyel üretimin talebi aşmaya başlaması gibi birçok nedenden dolayı olabilir.
- Daralma: Ayı piyasasının veya ayı sezonunun yanı sıra işsizlik oranındaki artışla tanımlanan ekonomik faaliyetlerdeki düşüşün yaşandığı dönem. Ek olarak, GSYİH büyümesi de %2’nin altına düşer. Büyüme daraldıkça ekonomi resesyona girer.
- Dip: Büyüme için tepe ne ise, daralma için dip odur. Dip, iş döngüsünün ekonomik faaliyetinin dibini gösterir, ve yeni bir büyüme dalgasının ve yeni bir iş döngüsünün başlangıcına işaret eder. Bu, yeni bir büyüme dalgasının izlediği bir dönüm noktasıdır.
Not: İş döngülerinin öngörülebilir aralıklarla gerçekleşmediğini belirtmemiz gerekiyor. Süreler düzensizdir ve şiddet seviyeleri, zamanın ekonomik değişkenleri tarafından yansıtılır.
Resesyon Sebepleri
Ekonomide büyüme ve genişleme sonsuza kadar süremez. Ekonomik faaliyetlerde ciddi bir düşüş, genellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere karmaşık, birbirine bağlı faktörlerin bir kombinasyonu tarafından tetiklenir:
- Ekonomik şoklar – Doğal afet gibi geniş çapta ekonomik bozulmaya neden olan öngörülemeyen olaylar.
- Tüketici güveni kaybı – Tüketiciler ekonominin durumu hakkında endişe duyduklarında, harcamalarını azaltırlar ve tasarruf etmeye başlarlar. GSYİH’nın %70’e yakını tüketici harcamalarına bağlı olduğu için tüm ekonomi büyük ölçüde yavaşlayabilir.
- Yüksek faiz oranları – Yüksek faiz oranları, tüketicilerin borç para almasını zorlaştırır. Bu, tüketicilerin özellikle ev veya araba gibi büyük satın alımlarda harcama yapma olasılığının daha düşük olduğu anlamına gelir. Şirketler ayrıca finansman maliyeti çok yüksek olduğu için harcamalarını ve büyüme planlarını da azaltırlar.
- Deflasyon – Enflasyonun tersi deflasyondur. Bu, talepteki büyük düşüş nedeniyle ürün ve varlık fiyatlarının düştüğü zamandır. Talep düştükçe, satıcılar alıcıları ikna etmeye çalıştıkça fiyatlar da düşer. Tüketiciler bu düşüş eğilimine bakarak fiyatların düşmesini beklerler, ve talepler daha da azalır. Bu durum ekonomik faaliyetleri de azaltır ve işsizliği arttırır, sorunlar daha da ciddileşmeye başlar.
- Varlık balonları – Bir varlık balonunda, dot-com dönemindeki teknoloji hisse senetlerinin veya Büyük Durgunluk öncesi gayrimenkul gibi varlıkların fiyatları, temel değerlerinin çok ötesinde hızla yükselir. Bu yüksek fiyatlar, eninde sonunda balonun patlamasına sebep olan, yapay olarak şişirilmiş talep tarafından desteklenir. Böyle durumlarda insanlar para kaybeder ve güven sarsılır. Tüketiciler ve şirketler harcamaları kısar ve ekonomi resesyona girer.