2008 Küresel Finans Krizi, dünyanın bankacılık sistemini çöküşün eşiğine doğru iten, küresel finansal sistem için en büyük sarsıntıydı.
Eylül 2008’de dünyanın en büyük finans kuruluşlarından biri olan Lehman Brothers iflas etti; bir günde İngiltere’nin en büyük şirketlerinin değerinden 90 milyar sterlin silindi, ve hatta para çekme makinelerinde nakit para kalmadığından söz ediliyordu.
2008 Ekonomik Krizi Ne Zaman ve Nasıl Başladı?
15 Eylül 2008’de uluslararası yatırım bankası Lehman Brothers iflas başvurusunda bulundu. Bu, genellikle ekonomik krizin başladığı gün olarak kabul edilir. Dönemin başkanı George W. Bush, bunun için bir kurtarma paketi olmayacağını açıklamıştı.
2008 Finansal Kriz Nedenleri
2008 finansal krize sebep olan sorunların etkilerinin tüm dünya tarafından görülmesi Eylül 2008’e kadar neredeyse imkansızdı.
Cardiff Üniversitesi’nde modern İngiliz ve uluslararası tarih fahri profesörü Scott Newton, ilk tetikleyicinin, özellikle ABD ve Batı Avrupa’daki gayrimenkul ticaretine odaklanan finansal piyasalardaki spekülatif faaliyetlerin ve ucuz kredinin mevcudiyetinin bir kombinasyonu olduğunu söylüyor.
Fiyatları durmadan yükselen gayrimenkullere risksiz yatırım gibi görünen spekülatif işlemleri finanse etmek için büyük ölçekte borçlanma oldu. Ancak bu, sürdürülemez bir büyümeydi, çünkü 2005’ten itibaren gelirler ve borç arasındaki uçurum genişlemeye başlamıştı. Bunun nedeni, küresel piyasalarda yükselen enerji fiyatlarının küresel enflasyon oranında artışa neden olmasıydı.
Bu gelişme, birçoğu kredi borçlarını ödemekte zorlanan borçluları sıkıştırdı. Ve böylece gayrimenkul fiyatları artık düşmeye başladı, birçok finans kuruluşunun elindeki varlıkların değerleri çöküşe geçti. ABD’nin ve İngiltere’nin bankacılık sektörleri tamamen çökmek üzereyken devlet müdahalesiyle kurtarıldılar.
Çöküş ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin bankacılık ve finans sistemini vurdu ve Avrupa’ya sıçradı. Avrupada ise, Euro bölgesinin kusurlu tasarımından başka bir kriz – devlet borçlarından biri – ortaya çıktı; bu, Yunanistan gibi ülkelerin, Euro bölgesinin borçluları kurtaracağına güvenerek Almanya’ya benzer koşullarda borçlanmasına izin verdi.
Kriz vurduğunda, Avrupa Merkez Bankası bu borçları yeniden yapılandırmayı reddetti ve bunun yerine, zor durumdaki ülkelerin kemer sıkma politikaları izlemesi şartıyla bir kurtarma paketi önerdi.
2008 Krizini Önceden Tahmin Etmek Mümkün müydü?
2008 Küresel Finansal Krizi, ekonomistleri ve yorumcuları gafil avlamıştı, çünkü çoğu serbest piyasa düzenini mevcut tek uygulanabilir ekonomik model olarak görüyordu, bunun sebebi ise aldıkları eğitimdi. Bu kanaat, SSCB’nin dağılması ve Çin’in kapitalizme dönüşünün yanı sıra, sistemin kusursuz olduğu yanılgısına yol açan finansal yeniliklerle daha da güçlenmişti.
Krizlerin artık tarih olduğuna dair kayıtsız bir varsayım vardı – son 20 yılda makroekonomik oynaklığın azaldığı fikri.
Enflasyon ve çıktıdaki değişkenlik, 1980’lerin seviyesinin yarısına gerilemiş, böylece hanehalklarının ve firmaların ekonomik belirsizliği azalmış ve istihdam daha istikrarlı hale gelmişti.
2004’te, 2006’dan 2014’e kadar görev yapan Federal Rezerv Başkanı Ben Bernanke, bir dizi yapısal değişikliğin ekonomilerin şokları absorbe etme kabiliyetini arttırdığından ve ayrıca makroekonomik politikanın – her şeyden önce para politikasının – enflasyonu kontrol etme konusunda çok daha iyi olduğundan emindi.
Bernanke, Fed’in başarılı para politikası yönetimi için kendisini tebrik ederken, finans sektörünün neden olduğu istikrarsızlığı hesaba katmamıştı. Bununla birlikte, ekonominin doğası gereği şoklara eğilimli olduğunu düşünenler için riskler belirgindi.
2008 krizi, 1979 sonrası dönemde yaşanmış önceki iki çöküşten (1980’lerin sonundaki emlak krizi ve 1990’ların sonundaki para krizleri) daha ani oldu. Bunun nedeni büyük ölçüde büyük kapitalist devletlerin bankalarının oynadığı merkezi roldür. Bu bankalar birbirlerine olduğu kadar hükümetlere, işletmelere ve tüketicilere de büyük miktarlarda borç vermektedir.
24 saatlik bilgisayarlı ticaretin ortaya çıkışı ve finans sektöründeki deregülasyon göz önüne alındığında, ABD ve İngiltere kadar büyük kapitalist bölgelerde büyük bir finansal krizin küresel piyasalara ve bankacılık sistemlerine hızla yayılması kaçınılmazdı. Para akımlarının ani bir şekilde kurumasına neden olması da kaçınılmazdı.
2008 Ekonomik Krizi ve 1929 Büyük Buhran
2008 ekonomik krizi ile Büyük Buhran (1929 dünya ekonomik krizi) arasında bazı paralellikler var; en göze çarpanı pervasız spekülasyon, krediye bağımlılık ve büyük ölçüde adaletsiz gelir dağılımıdır.
Bununla birlikte, Büyük Buhran, 2007-2008’deki krizden daha yavaş bir şekilde yayıldı. Avrupa’da, Avustralya’da ve Latin Amerika’da para ve bankacılık krizleri oldu, fakat bunlar 1931’e kadar patlak vermemişti. ABD 1930-1931’de bankacılıkla ilgili problemler yaşadı, ancak büyük bankacılık krizi 1933’e kadar gerçekleşmedi.
Her iki kriz de varlık piyasalarında (1929’da hisse senedi piyasası, 2008 yılında gayrimenkul piyasası) çok fazla borca sahip olmanın tehlikelerine örnektir.
Krizler benzer bir model izler – aşırı güvenin ardından çöküş. 1930’larda hükümetler çok daha küçüktü, bu da finansal piyasalara müdahale etme kabiliyetlerini kısıtlıyordu. Aynı zamanda uluslararası sermaye akışları da nispeten küçüktü.
Para politikasında da farklılıklar vardı. 1931 ve 1933’te altın standardını terk ederek, İngiltere ve Amerika para politikasında özerklik kazandılar. Ancak, Almanya ve Fransa altın standardına sadık kaldılar, ve bu da toparlanmalarını engelledi.
2008 Mortgage Krizi
2008 Küresel Finansal Kriz döneminden önce, mortgage krediler birçok yatırımcıya havuz mortgage yatırımı olarak satıldı. Böyle bir durumda, tüm borçlular temerrüde düşemezdi, bazıları temerrüde düşse bile, havuzda toplanmış mortgage’ler hala güçlü bir yatırım aracı olarak kalacaktı. Faiz oranında yapılan bir ayarlama sonucu ödemede temerrüde düşen kişilere krediler verildi. Bu, havuzda toplanan mortgage yatırımlarının sona ermesiyle sonuçlandı ve devasa borçlar da küresel mali krize katkıda bulundu.
Bu sorunlar, tüm piyasa katılımcıları doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiği için küresel durgunluğa yol açtı ve böylece iş dünyasında büyük bir etki yarattı.
2008 ve 2009 yılları arasındaki mortgage krizi nedeniyle yaklaşık 9 milyon insan işini kaybetti. Mortgage krizi aynı zamanda dünya çapında birçok ekonomist tarafından ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin karanlık tarafına odaklanan “Konut Balonu” olarak da adlandırılıyor.
Yüksek faizli gayrimenkul kredileri, ipotekli mülklerin değer kaybettiği 2006 yılına kadar sorunsuz çalışıyordu. Daha sonra faiz oranları yükseldi, ve borçlular ne mülklerini satabildiler, ne de kredi borçlarını yeniden finanse edebildiler, üstelik artan taksitlere de dayanamadılar. Dolayısıyla temerrüde düşmeye başladılar. Bu, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin değer kaybetmesine yol açarak finansal krize yol açtı.
2008 Küresel Finansal Krizin Etkileri
Kısa vadede, muazzam kurtarma paketleri (hükümetlerin zor durumdaki bankalara milyarlarca dolar pompalaması) finansal sistemin tamamen çökmesini önlemişti. Uzun vadede, çöküşün etkisi ciddi boyutlara ulaşmıştı – düşük ücretler, kemer sıkma ve derin siyasi istikrarsızlıklar.